CHP'den 24 saatte ikinci büyük miting Antalya'da
SİYASETCHP, Adana, Adıyaman ve Antalya belediyelerine yönelik düzenlenen yeni operasyon dalgasının ardından aldığı dört gün üst üste miting kararının üçüncüsünü, bugün Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek'in tutuklandığı Antalya'da düzenliyor. Dün Adana'da düzenlenen "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitingine 250 bin kişinin katılması Antalya için de beklentileri artırdı.
Türkiye 5 Temmuz sabahına, CHP'li belediyelere yönelik düzenlenen yeni bir operasyon dalgasıyla uyandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamaya göre Antalya ve Adana Büyükşehir Belediye Başkanları Muhitin Böcek ve Zeydan Karalar ile Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere, suç örgütü lideri olduğu iddia edilen ancak etkin pişmanlıktan yararlanarak tahliye edilen Aziz İhsan Aktaş'ın ifadeleri üzerine gözaltına alındı.
Muhittin Böcek, aynı gün tutuklanırken, Zeydan Karalar ise gözaltınan alınmasının dördüncü günü Çağlayan Adliyesi'nde çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.
CHP 2 İLDE DE MİTİNG KARARI ALDI
CHP, tututuklama kararlarının ardından, İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasıyla tüm Türkiye'de başlattığı "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinglerinin yeni adresi olarak Adana ve Antalya'yı belirledi.
Dün Adana'da Zeydan Karalar için düzenlenen mitinge, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in açıklamasına göre 250 bin kişi katıldı. Tarihi bir mitinge dönüşen miting, bu akşam Antalya'da düzenlenecek olan miting için de beklentileri büyüttü.
20.30 - MUHİTTİN BÖCEK'İN MESAJI OKUNDU
Sanatçı Alpdoğan Esenoğlu, tutuklanarak cezaevine gönderilen Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek'in mesajını okudu.
Muhittin Böcek, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
"Sizlere 8 metrekarelik hücremden sesleniyorum. Bu hücrenin bir duvarında, sizlerin yüzlerini görüyor, sizleri duyuyorum. Bir duvarında bir Türk bayrağının, kim ne yaparsa yapsın şanla, şerefle dalgalandığını görüyorum. Bir duvarında benimle birlikte yol yürüyen, belediyedeki ekip arkadaşlarımı görüyorum. Dört duvarın sonuncusundaysa hiçbir şartta vazgeçmemeyi, yılmamayı, yorulmamayı öğrendiğim mavi gözlü devin gözlerini görüyorum.
Bu duvarlar bizleri tutsak etmiş gibi gözükse de meydanlarda yüz binler, milyonlar olmamızı sağladı. Bunu da biliyorum. Ben Torosların, şu dağların hemen yanı başınızdaki köylerinde doğmuş, büyümüş bir Yörük çocuğuyum. Vatan diye ektiğim toprakta Cumhuriyet sayesinde, milletin oylarıyla uzun yıllardır Antalya'da belediye başkanlığı yapıyorum. Çok zorlu dönemler gördüm. Acıları, sıkıntıları, hatta sizlerin dualarıyla sağ çıktığım COVID dönemini yaşadım. Ama ben bugüne kadar hukukun ve vicdanların bu derece keyfi hale geldiğini ilk kez görüyorum.
Bizler belediye başkanlarıyız. Hesap vermenin bir vazife, bir sorumluluk olduğunu biliriz. Çok şükür ne Antalya'ma ne de vatanıma veremeyeceğim hiçbir hesabım yok. Ben tüm partilerin oyuyla, desteğiyle seçilmiş, altı kez mazbata almış olduğum için buradayım, biliyorum. Türkiye'nin en borçlu belediyesini alıp, hiçbir bahaneye sığınmadan, ne devlete, ne kurumlara, ne de çalışanına borcu olmayan bir belediyeye dönüştürdüğüm için buradayım.
Kendi ata toprağımı devletime, milletime, eğitim için bağışladığım için buradayım. Akdeniz'i daha ileriye götürmek için çalışıp, Akdeniz Belediyeler Birliği Başkanı seçildiğim için buradayım. Biz hesap veririz. Kimse merak etmesin. Ama hesap sorma biçimi, şekli aslında tüm vatandaşlarımız adına bir tehlikeyi açıkça gösteriyor. Sözde itirafçı, özde iftiracıların yorum ve söylemleriyle buradayım. Ancak hiç kimsenin şüphesi olmasın. Tüm bu iftiracılar hukuk önünde adil şekilde yargılansınlar diye hayatım boyunca mücadele edeceğim ve yapılanları yapanların yanına asla bırakmayacağım.
Bu meydanda genel başkanımızın yanında durup, sizlere bakamamak, sizlere seslenememek bizlere reva görüldü. Ama inanıyorum ki bu meydan biz olup dolup taştıkça bu zulüm, bu yok etme mantığı sona erecek. Antalya'yı sizlerin takdiriyle, namus saydığım oylarınızla iki kez üst üste kazanmış başkanınız olarak, bir hücrede de olsam Toroslar gibi dimdik duruyorum. Sizlerin kalpleriyle kalbimi iyileştiriyorum.
Bugün suçlandığım şeyler olsa olsa hep birlikte gördüğümüz ve güzel yarınlara uyanacağımız bir kabustan ibarettir. Ve bu kötü rüya bitip uyandığımızda yeniden umuda, yeniden yarınlara, yeniden vatandaş için aralıksız çalışmaya döneceğiz hep birlikte.
Buradan Antalya'ma, güzel şehrimizdeki her bir vatandaşımıza selamlarımı iletiyor, genel başkanımızı benim yokluğumda sizlere emanet ediyorum. Sevgiyle kalın, adaletle kalın, cumhuriyetle kalın, Atatürk'le kalın."
20.40 - İMAMOĞLU'NUN MESAJI OKUNDU
Antalya buluşmasında, özgürlükleri iktidar destekli yargı tarafından ellerinden alınan İmamoğlu ve Böcek’in hücrelerinden yolladıkları mektuplar okundu. İmamoğlu’nun Silivri’deki hücresinden yolladığı mektubu CHP Antalya İl Başkanı Nail Kamacı okudu.
İmamoğlu, Kamacı tarafından okunan mektubunda şunları söyledi:
“Sevgili Antalyalılar, benim cesur kardeşlerim… Bir daha asla seçim kazanamayacak olan bir avuç insan, koltuklarını korumak için, yargı eliyle siyaseti şekillendirmeye, bu milleti dize getirmeye çalışıyor. Milletimiz, kendi iradesine yönelik bu darbe girişimine meydan meydan direndikçe, onlar da çaresizlik içinde, korku ve telaşla daha da saldırganlaşıyorlar. Değerli yol arkadaşım, sevgili dostum Muhittin Böcek Başkanımıza reva görülen bu haksız, hukuksuz muamele de çaresizliklerinin bir ifadesidir. Çeyrek asırdır bu şehirde belediye başkanlığı yapan, şehre nice değerler kazandıran Muhittin Başkan’ın bir kitabı var. Adı; ‘Ben bu şehre aşığım.’ Antalyalı da bu sevgiyi karşılıksız bırakmamış, Muhittin Başkanımızı, Antalya tarihinde üst üste iki kez seçilen ilk belediye başkanı yapmış. İşte halkın bu sevgisine, bu takdirine katlanamıyorlar. Kendileri milletin gözünden düştü, düzmece davalarla bizleri de milletin gözünden düşürebileceklerini zannediyorlar.
“BAŞARAMAYACAKLAR”
Başaramayacaklar. Saraydaki hesap çarşıya uymayacak. Bizleri bu milletin gönlünden söküp alamayacaklar. Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Türkiye’yi birleştiren gücünü yok edemeyecekler. Bu ülkenin Atatürkçülerine, demokratlarına, cumhuriyetçilerine boyun eğdiremeyecekler. Elbet seçim sandığı milletin önüne gelecek. Elbet bu millet, adaletsizliklerin, haksızlıkların hesabını kesecek. Yoksulluğun, işsizliğin, çaresizliğin hesabını kesecek. Bir avuç insanın kirli, bozuk düzeni tarihe gömülecek. Adaletin ve hürriyetin devri başlayacak. Biz başarıya, onlar ise yenilmeye mahkum. Çünkü biz haklıyız, çünkü millet bizimle. Ne demişti Gazi Mustafa Kemal Atatürk: ‘Milli egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taçlar, tahtlar yanar, yok olur.’ Yine öyle olacak. Milletimizin iradesi ülkemizi, geleceğimizi aydınlatacak. Her şey çok güzel olacak. Ekrem İmamoğlu.”
20.45 - ÖZGÜR ÖZEL KONUŞMASINA BAŞLADI
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Antalya'da meydanı dolduran on binlere hitap ettiği konuşmasına başladı.
Özel'in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
"Karşı karşıya olduğumuz bu zor günlerde Antalya'ya sahip çıkmak için, iradesine sahip çıkmak için, seçtiklerinin arkasında durmak için, bir darbe düzenine direnmek, Yörüklerin evladına sahip çıkmaya, karanlığa karşı bir mum yakmaya, kaybedecek tek şeyimiz olan o zincirleri kırıp atmaya geldik. Dayanışmaya, mücadeleye, eylem yapmaya geldik.
"YOLUMUZ İKTİDAR YOLU. BİZ BAŞARACAĞIZ, BİZ KAZANACAĞIZ"
Ey Erdoğan! Bu meydanı görüyor musun? Dalga dalga operasyonlarla bu milleti sindireceğini mi sandın? İftiralarınla Antalya'yı Muhittin Böcek'in arkasından çekebileceğini mi sandın? Bir o köşede bir bu köşede saldırarak CHP'nin mücadelesini kırabileceğini mi sandın? Buradayız, birlikteyiz, omuz omuzayız. Enerjimiz yüksek, bitiremezsin. İrademiz çeliktendir, bükemezsin. İnsanımız yüreklidir, korkutamazsın. Bizi yolumuzdan asla çeviremezsin. Yolumuz iktidar yolu. Biz başaracağız, biz kazanacağız.
19 Mart darbesine karşı milli irade mitingleri kapsamında 1 Haziran Pazar günü buradaydık. Hep beraberdik. Yüz binler birlikteydik ve 19 Mart darbesine hep birlikte direndik. Geçtiğimiz hafta sizin özgür iradenizle seçtiğiniz belediye başkanlarınıza operasyonlar yapılınca sizler toplandınız, tepki gösterdiniz. Biz de normal programın içinde dün Adana'ya, bugün buraya gelmek istedik.
"EYLÜL'Ü BIRAK, ANTALYA, EYLÜL'ÜN YERİNE HEP BİRLİKTE AYAKTA"
Bugün, bugün bu 19 Mart'tan sonra 34. buluşma. Ama Antalya'ya bu operasyon yapıldığında bir kardeşimiz, Eylül, ODTÜ son sınıf öğrencisi, 'Antalya ayaklansın' diye tweet attı. Hiç utanmadan, sıkılmadan Eylül'ü aldılar, hapishaneye koydular. Suçu 'Antalya ayaklansın' demekmiş. Şimdi Eylül'e sesleniyorum. Eylül'cüğüm, görüyor musun? Antalya ayakta! Eylül'ü içeri atana, gücü Eylül'e yetene sesleniyorum. Görüyor musun? Antalya ayakta! Eylül'ü bırak, Antalya, Eylül'ün yerine hep birlikte ayakta.
"MUHİTTİN BAŞKAN, BUGÜN BİR KUMPASLA İÇERİDE TUTULUYOR"
Torosların evladı Muhittin Böcek. 26 yıldır belediye başkanı. İlkinde her iki kişiden birinin oyunu alarak, rekor kırarak seçiliyor. Ama işi zor. Cumhuriyet tarihi boyunca hem büyükşehirken hem öncesinde Antalya'yı iki kez üst üste kazanan yok. Niye? Bu kentin zorlukları var. Bu kente 2,5 milyon nüfusa göre para veriyorlar, 27 milyon turist dahil 30 milyon kişiye hizmet bekliyorlar. İşte böyle bir süreçte, iki dönem üst üste ilk kez, hem turizmde rekorlar kıran, hem de şehirdeki herkesin gönlünü kazanan Muhittin Başkan, bugün bir kumpasla içeride tutuluyor. Ona sahip çıkmaya geldik.
Benim Muhittin Başkan'la ayrıca özel, duygusal da bir ilişkim var. 108 gün COVID'den yoğun bakımda yattı. Kapısının önünde kardeşi bekliyordu ve her gün ben kardeşiyle telefonda görüşüp Muhittin Başkan'ın sağlığını soruyordum. Bir gün 'Ümit yok' dediler, 'Sadece dua edebiliriz' dedi. Ben dua ettim. Antalya dua etti. Türkiye dua etti. Allah Muhittin Başkan'ı bize, ailesine geri verdi.
Bugün Muhittin Böcek'e diyorlar ki, 'Senin oğlun ilk eşinden ayrıldı, boşanmak için eşi daire istedi, ona verilen dairenin parasını müteahhite vermediniz, bu rüşvettir'. Oysa Muhittin Başkan'ın oğlu kendi apartman yapıyor, site yapıyor. 70 tane dairesi yapılıyor ama daha yeni başlıyor o zaman. Bir başkasına diyor ki, 'Bir daire senden alıp vereyim, burası bitince ben sana vereyim'. Veren kişi bunu mahkemede böyle anlatmış, 'Borç olarak istedi, verdim. Bitirince ondan geri alacaktım' diye.
"'SIFIRLADIM BABACIĞIM' DİYENLER MEMLEKETİN BAŞINDA, MUHİTTİN BAŞKAN CEZAEVİNDE"
Buna bakmışlar, MASAK kayıtlarında daire üstüne geçmiş, parası verilmemiş, 'Rüşvettir' diye fırsatçılık yapıyorlar. Muhittin Başkan'ın oğlu gelip ifadesini verecek, bu durumu söyleyecek. Tut ki, tut ki bir yanlışlık var. Yok ama diyelim ki var. Yav, oğlan suç işledi diye baba mesul olur mu? Oğlan suç işledi diye baba belediye başkanlığından alınır mı?
Ben baba ile oğlanın birlikte alınması için aynı suçu birlikte işlemesi gerektiğini bilirim. Örneği var mı? Ne yaptın oğlum paraları? Sıfırladım babacığım! Sıfırladım babacığım!
Babayla oğlu aynı suçu işliyorsa, 'Daire alsaydın?', 'Aldım babacığım', 'Sıfırladım babacığım' diyenler memleketin başında, Muhittin Başkan cezaevinde. Olmaz olsun bu düzen!
Şimdi bir daireye tenezzül ettiğini söyleyenlere söylüyorum, bütün Antalya şahit. Muhittin Mustafa Böcek Anadolu Lisesi. 1.510 öğrencilik okul. Muhittin Böcek her sene Antalya'nın birinci sıradaki hayırseveri. O arsayı müteahhide verip karşılığında daire alsa, oğlunun aldı dediği dairenin 200 katı. 200 katını devlete bağışlayacak, bir daireye tenezzül edecek. Antalya'da buna inanan var mı?
"MUHİTTİN BAŞKAN'DA LEKE YOK AMA SENİN SABIKAN ÇOK ERDOĞAN!"
Antalya Muhittin Böcek'i bilir. Muhittin Böcek, kendisi otobüs şoförlüğünden gelen bir Yörük evladı. Alnının teriyle kazanan, alnının teriyle çalışan. Altı kere mazbata almış, Antalya'nın her seferinde daha çok güvenini kazanmış birisine bu lekeyi süremezsiniz. Ama Antalya, Muhittin Başkan'ı da bilir, AK Parti dönemini de bilir. Bakın AK Parti'de Erdoğan, Antalya'da bir otele turizm ödülü veriyor. Kilit Grubu. Turizm ödülü veriyor. Aksu ilçesindeki bu otelin 44 odası kaçak çıktı. Ne diyordu Erdoğan, İBB Başkanlığı'nda? 'Kaçak yapılara ruhsat verip bağış alıyoruz' diyordu. Muhittin Başkan'da leke yok ama senin sabıkan çok Erdoğan!
Antalya'da Konyaaltı Sahil Projesi. AK Parti döneminde bir şirkete verdiler. Usulsüzlükler yaptılar. Suçüstü yakalandılar. O dönemde 15 milyon lira zarara girdi dediler kamu. Muhittin Başkan geldi, projeyi durdurdu. O zamanın 15, şimdinin 120 milyon lira kamu zararı için müfettiş istedi. Raporlar yazdı, suç duyurusunda bulundu ama AK Parti'li belediyeye hiçbir şey yapmadılar.
Daha ne yapalım? Ey Erdoğan! Savcına güveniyorsan, kendine güveniyorsan çık karşımıza. Artık bu işin lamı cimi kalmadı. İstanbul'da iftira, Adana'da iftira, Adıyaman'da iftira, Antalya'da iftira! Kaçma, çık karşımıza, hodri meydan, koyalım sandığı, kararı millet versin.
MANAVGAT'TAKİ BAKLAVA OLAYINDA FLAŞ DETAYLAR
Bir yandan, bir yandan Antalya Büyükşehir Belediyesi'nde bunlar olurken bir yandan da Manavgat'ta hepimizin yüzünü öne eğen, canını sıkan görüntüler ortaya çıktı. Yalan yok. 'Gördüm, montaj değilse tamamını atacağız partiden' dedim. İki tane muhakkik görevlendirdim. Gönderdim, çalıştı. Raporları geldi. Önümüzdeki günlerde raporun gereğini yapacağız.
Ama şimdi bütün Türkiye öyle bir şey öğrenecek, öyle bir şey duyacak ki bunların ne olduğuna bir kez daha hepimiz dudağımızı ısıracağız, 'Bu kadar da olmaz' diyeceğiz. Bakın, günlerdir baklavacı var ya, baklavacı. Hani polis geliyor, 'Aç kutuyu' diyor, açıyor. Açarken eli bile titremiyor. Gayet sakin, hazırlıklı. Kimi öyle diyor, kimi böyle diyor. O baklavacı var ya, bir ay önce polis onu almış. Onu bir ay önce çevirmede kaçak içkiler ve şüpheli bir paketle yüzde 99.9 uyuşturucuyla yakalamış.
Dinle. O baklavacıyı bir ay boyunca eğitmişler. O baklavacıyı oraya, peşinden de çantacıyı yollamışlar. Elimizde 32 saatlik görüntü var. Dakika dakika planlamışlar. Yani o hani dün dedim ya, Melih Gökçek'in oğlu. Bozuk tohum, bozuk tohum!
Onun baklavacı var ya, bize hesabını sorduğu baklava kutusunu bir aydır planlamışlar. Peki, plan ne? Baklavacıyı aldılar. Baklavacıyı aldılar. Baklavacıyı kendince itirafçı yaptılar. Manavgat'ta AK Parti ile CHP arasında üç belediye meclis üyesi fark var. Baklavacı dört isim söyledi, dördünü içeri aldılar ve hızla belediye meclis seçimine gidip Manavgat'ı AK Parti'ye geçirmeye çalıştılar. Tam o sırada, tam o sırada, içerideki belediye meclis üyeleri istifalarını, üçü istifalarını verdiler, iletildi. Onların yerine belediye meclis üyeleri yedekten geldi.
AKP'nin, dinle, AKP'nin hesabı o anda tutmadı. Peki ne oldu? Savcı baklavacıyı yeniden çağırdı, baklavacı dört belediye meclis üyesinin daha adını verdi, "Ben itirafçıyım." dedi, dördünü de aldırdı.
Yeniden AK Parti, CHP'nin önüne geçti. Hemen seçim yapıp Manavgat'ı, Manavgatlı'nın AK Parti'ye vermediği Manavgat'ı alacaklar. O sırada ortaya çıktı ki belediye meclis üyelerimiz gözaltına alınırken hepsi istifa etmiş belediyeden. Yerine, yerine yedekler yeniden çağrılacak. AK Parti başvuruyor. 'Çağıramazsınız. Önce belediye meclisi toplanacak, başkanı seçeceğiz, sonra çağıracaksınız' Bu konuda, bu konuda, bu işlemi yapan savcının eşi Manavgat, Manavgat, Manavgat İlçe Seçim Kurulu Başkanı. Biz, 'Olmaz' dedik, itiraz ettik ve itiraz Ankara'ya, Yüksek Seçim Kurulu'na gitti. YSK, 'CHP haklıdır' dedi, bugün 3'te yazıyı yolladı.
"MİLLETİN MALINA EL UZATANIN ELİ KIRILSIN, KOLU KIRILSIN"
Şimdi Manavgat'ta YSK'nın yazısı kapı gibi. Akşamüstü başka bir hakim ilçe seçim kurulu başkanlığı ile görevlendirildi. O inceleyecek, gereğini yapacak. Ama buradaki önemli husus şudur. Açıkça söyleyelim. Ben baklava kutusu, geçmişte çok konuştuk, ayakkabı kutusu. Ayakkabı kutucularının da Allah belasını versin, baklava kutucularının da belasını versin. Hırsızın, yolsuzun, rüşvetçinin partisi olmaz. Milletin malına el uzatanın eli kırılsın, kolu kırılsın.
"AYAKKABI KUTUSU DA SİZİN, BAKLAVA KUTUSU DA SİZİN"
Ancak, baklava kutusunu CHP'ye mal edenlere, baklava kutusunun üstüne atamızın emaneti altı oku utanmadan nakşedenlere, baklava üstüne altı ok koyup CHP'ye laf edenlere, şu meydandan sözüm şudur: Foyanız ortaya çıktı! Ayakkabı kutusu da sizin, baklava kutusu da sizin! Yazıklar olsun!
"İLETİŞİM BAŞKANLIĞI BÜTÜN BAKANLARA ÜZERİNDE CHP YAZAN, ALTI OK ALAN BAKLAVA RESİMLERİ YOLLADI"
Baklava kutusunu İletişim Başkanlığı, baklava kutusunun çıktığı gün bütün milletvekillerine, bütün bakanlara üzerinde CHP yazan, altı ok alan baklava resimleri yolladı. Onları teker teker paylaştılar ama geldik, inceledik, gördük ki baklavacı sizin işbirlikçiniz. Kaçak içki, uyuşturucu işiyle almışlar, bir ay salmışlar, kumpası kurmuşlar. Yani neymiş? Baklavanın üzerinde altı ok yokmuş. Konu aydınlanmış. Baklavanın üstünde bir ampul yanmış.
Baklavayı, altı okla baklava yan yana gelmez. Ama baklavanın üzerine ampul koyanlar, foyanız ortaya çıktı. Millet o ampulü patlatacak!
"TEKER TEKER İLETİŞİMCİLERİ DEĞİŞTİRİYORLAR ÇÜNKÜ..."
Anketlere baktılar, milletin yüzde 25'i onlara, yüzde 75'i hakikate inanıyor. İftiralara inanan dört kişiden biri, dört kişiden üçü hakikate inanıyor. Böyle olunca siyasetçiler kusuru iletişimcide bulur. Fahrettin Altun'u, İletişim Başkanı'nı dün görevden aldılar.
TRT, Anadolu Ajansı, RTÜK başkanları, genel müdürleri sırada. Teker teker iletişimcileri değiştiriyorlar çünkü Erdoğan şöyle söylüyor her seferinde, 'Medya elimizde, RTÜK elimizde, Basın İlan Kurumu bizde, Anadolu Ajansı, TRT bizde, Merkez Medya kontrolümüzde. Nasıl oluyor da oluyor? Bir otobüs, bir mikrofon, iki buçuk kanal, biri açık, biri kapalı ama Türkiye onlara inanıyor'. Ey Erdoğan! Türkiye hakikatin peşinde, dürüstlerin yanında, temizlerin, iyi insanların yanında.
Aç karınları algıyla, iletişimle doyuramazsın. İşsiz gencin anasını iletişim yaparak rahatlatamazsın. Asgari ücretle geçinemeyenleri, kasabın önünden geçemeyenleri iletişimle avutamazsın. Açlık sınırının yarısı kadar emekli maaşı verdiklerinin hakkını algı yaparak ödeyemezsin. Bu millet gerçeği yaşıyor. Bu millet sefaleti yaşıyor. Bu millet açlığı da, yoksulluğu da, işsizliği de iliklerine kadar hissediyor. Bunun için bu millet senin koltuğunu değil, memleketin geleceğini düşünüyor. Onun için Cumhuriyet Halk Partisi diyor.
"YARIN VERECEĞİ MÜJDE ERKEN SEÇİM MÜJDESİDİR. GİDECEĞİNİ SÖYLERSE HERKES RAHATLAR"
Şimdi yarın bir müjde verilecekse verilse emekliye, asgari ücretliye, çiftçiye, gence, işsize ben ona müjde derim. Yarın çıkıp da bunları söylemeyecek olduktan sonra ki söyleyemez, zam yapmayacak olduktan sonra yapmaz, yapamaz. Bunun bir müjdelik tarafı yoktur. Ama yarın bir karar alırsa o zaman emeklinin de yüzü güler, asgari ücretlinin de, gençlerin de, işsizlerin de. Yarın vereceği müjde erken seçim müjdesidir. Gideceğini söylerse herkes rahatlar."
Kaynak: HalkTV Haber Merkezi
İlginizi Çekebilir