© BRT

DÜNÜN 5'i BİRYERDESİ

Dün haberleştiremediğimiz 5 önemli olay: _Cüneyt Akalın toprakla buluştu -e-imza ile diploma sahtekârlığı... -İmamoğlu'ndan sahte diploma açıklaması... -Halkın mücadelesi sonuç verdi... -Bengisu Avcı tarihe geçti...

Akademisyen, Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu (MKK) Üyesi Prof. Dr. Cüneyt Akalın  toprağa verildi.

Daha fazla bilgi edinin

80 yaşında aramızdan ayrılan Cüneyt Akalın için  İstanbul Üsküdar’da Karacaahmet Şakirin Camisi’nde cenaze töreni düzenlendi. Törene Cüneyt Akalın’ın ailesinin yanı sıra, üniversiteden meslektaşları, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Görev Vakfı Başkanı Erkan Önsel, Vatan Partisi İstanbul İl Başkanı İbrahim Okan Özkan, Prof. Dr. Tolga Yarman, Doç. Dr. Deniz Tansi,  partili arkadaşları ve öğrencileri katıldı.

Tarihçi İlber Ortaylı, Cumhuriyet Kadınları Derneği, CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın, Akalın’ın bir dönem yöneticiliğini yaptığı Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) İstanbul Şubesi, Akalın’ın emekliliğinden sonra 10 yıl görev yaptığı Arel Üniversitesi’nin içinde olduğu çok sayıda kişi ve kurum da cenaze törenine çelenk gönderdi.

Öğle namazının ardından cenaze namazı kılındı. Cüneyt Akalın’ın tabutunu partili arkadaşları omuzlayarak cenaze arabasına taşıdı. Akalın’ın naaşı Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.

E-imza ile sahte diploma: Devleti kandıran ağ nasıl kuruldu?

Elektronik imza ile üniversite sistemlerine girildi, mezuniyetler üretildi, notlar değiştirildi. İki ayrı iddianamede toplam 199 kişi hakkında dava açıldı, skandal tüm yükseköğretim sistemini sarstı.

Üniversite mezunu olmayan kişilere sahte diplomalar düzenlendi, kamuya atanma süreçleri etkilendi, bazı durumlarda hayatını kaybetmiş kişilerin kimlikleri kullanıldı. Tüm bu işlemler, Türkiye'nin dijital devlet altyapısının temelini oluşturan e-imza sistemi aracılığıyla gerçekleştirildi.

Türkiye, şimdiye kadar karşı karşıya kaldığı en kapsamlı dijital kimlik sahteciliği vakasıyla sarsılıyor. Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen son iddianameye göre 220 şüpheliden 65'i hakkında dava açıldı. Skandal, kamuoyunda "Sisteme nasıl bu kadar kolay sızıldı?" ve "Bu sahtekarlık kimleri kapsıyor?" sorularını beraberinde getirdi.

İddialar arasında, 400 akademisyenin sahte diplomayla atandığı bilgisi de yer aldı. Ancak bu iddia Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından yalanlandı. Diğer yandan, sahte diploma ile kamu görevine atanan MHP'li bir siyasetçinin eşi ile Osmanlı hanedanı mensubu olduğu ileri sürülen bir başka şüpheliye dair iddialar da kamuoyunda geniş yankı buldu.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, mayıs ayında yine sahte diploma ve ehliyet düzenlemeleriyle bağlantılı olarak 134 kişi hakkında daha dava açmıştı. Hazırlanan iki iddianameye göre toplam sanık sayısı 199'a ulaştı.

İstanbul Üniversitesi'nin tarihî ana kapısı.Fotoğraf: DW/U. Danisman

Skandal nasıl ortaya çıktı?

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma, üniversitelerin öğrenci bilgi sistemlerinde tespit edilen olağandışı veri değişiklikleriyle başladı. Mezun olmayan kişilerin mezun gibi gösterildiği, bazı öğrencilerin not ortalamalarının olağan dışı şekilde yükseldiği ve diploma bilgilerinin e-Devlet'e yansıdığı belirlendi. Bu tespitler üzerine başlatılan inceleme, bireysel usulsüzlüklerin ötesinde organize bir yapıya işaret etti.

Sahte diploma soruşturması kapsamında toplam 134 kişi hakkındaki ilk iddianame, mayıs ayında tamamlandı. Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesi'nde şüpheliler hakkında dava açılırken, "ÖSYM Kanunu'na muhalefet", "resmi belgede sahtecilik", "bilişim sistemine girme", "verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme" suçlarından 6 yıldan 45 yıla kadar değişen sürelerde hapis cezaları talep edildi.

İddianamede şüphelilerin, TÜRKTRUST ve E-İMZATR isimli elektronik sertifika sağlayıcıları aracılığıyla Gazi Üniversitesi ile Milli Eğitim Bakanlığı sistemlerine girdikleri, Gazi Üniversitesi'nde mezuniyet kaydı oluşturularak diploma düzenledikleri, başarısız adayların sınav sonuçlarını değiştirdikleri, sahte belgeler karşılığında 400 bin liraya kadar para talep ettikleri, bazı kişilerin kimlik bilgilerini çalarak farklı kişiler adına e-imza ürettikleri belirtildi.

Soruşturma, üniversitelerin öğrenci bilgi sistemlerinde tespit edilen olağandışı veri değişiklikleriyle başladı.Fotoğraf: picture.alliance/blickwinkel/BilderBox/McPHOTO

Soruşturmanın ikinci aşamasında ise Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı, Başkan Yardımcısı ve Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK) Eğitim ve Öğretim Başkanı ile 14 üniversitenin öğrenci işleri daire başkanları ve personeline ait e-imzaların kopyalanmasıyla ilgili 65 şüpheli hakkında daha iddianame hazırlanarak dava açıldı. Şüpheliler hakkında 5 yıldan 50 yıla kadar hapis cezası talep edildi.

 

E-imzalarla sistem nasıl delindi?

İddianamede yer alan bilgilere göre, şüphelilerden bazıları kamu görevlisi gibi gösterilerek sahte kimlik belgeleriyle e-imza sertifikaları aldı. Bu e-imzalar aracılığıyla üniversitelerin öğrenci bilgi sistemlerine giriş yapıldı.

Sistemlere erişen şüpheliler, sahte kimlik bilgilerinin yanı sıra gerçek kişilerin bilgilerini de kullanarak sahte diploma ve transkript düzenledi. Not ortalamaları artırıldı, mezuniyet tarihleri ve diploma numaraları girildi. Bu bilgiler daha sonra Yükseköğretim Kurulu Bilgi Sistemi (YÖKSİS) üzerinden e-Devlet'e aktarıldı ve böylece belgeler resmiyet kazanmış gibi göründü.

 

İddianamedeki çarpıcı ayrıntılar

Soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede, 57 sahte üniversite diploması, 4 sahte lise diploması düzenlendiği belirtiliyor. 

İddianameye göre 108 kişinin ehliyet (yazılı ve direksiyon) sınav sonucu değiştirildi, bunlardan 10'u adına sahte sürücü belgesi basılıp teslim edildi.

Şüpheliler hakkında resmi belgede sahtecilik, kamu kurumlarını dolandırma, bilişim sistemine izinsiz erişim, kişisel verilerin hukuka aykırı kullanımı ve suç örgütü kurma suçlamaları yöneltildi. Sanıklar hakkında 5 yıldan 50 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

İddianamenin dikkat çeken bölümlerinden biri ise 6 Şubat 2023'te meydana gelen depremde hayatını kaybeden bazı kişilerin kimlik bilgilerinin kullanılması oldu. Bu kişilerin sistemde öğrenci gibi gösterilerek adlarına diploma düzenlendiği tespit edildi.

Diplomaların 250 bin ila 2,5 milyon TL arasında satıldığı, bazı ödemelerin kripto parayla yapıldığı belirtildi. 

Boğaziçi ÜniversitesiFotoğraf: Getty Images/AFP/O. Kose

Kurumlar ne diyor?

Soruşturmanın basına yansımasının ardından hem Yükseköğretim Kurulu (YÖK) hem de Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) açıklama yaptı. YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, ilgili üniversiteler ve YÖK nezdinde idari incelemelerin başlatıldığını duyurdu. Sahte diplomaların önüne geçilmesi ve cezai yaptırımların caydırıcı hale getirilmesi için yasal düzenleme gerektiğini belirtti.

DMM ise sosyal medyada yayılan "400 akademisyen usulsüz atandı", iddialarının asılsız olduğunu savundu. DMM açıklamasında '400 akademisyenin usulsüz atandığı' yönündeki iddianın, dosya şüphelilerinden birinin soyut beyanına dayandığına dikkat çekildi.

Özçağdaş: Sorumlular istifa etmeli

CHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, konuyla ilgili yaptığı açıklamada BTK'nın sessizliğini eleştirdi. "Biraz utanma olsa Ulaştırma Bakanı ve BTK Başkanı şimdiye kadar istifa ederdi" diyen Özçağdaş, sahte belgelerin e-imzalar yoluyla düzenlenmesini "Türkiye'nin dijital egemenliğine saldırı" olarak değerlendirdi.

CHP milletvekili Suat ÖzçağdaşFotoğraf: Anka

400'den fazla akademisyenin unvanlarının değiştirildiği, başarısız kişilerin ehliyet ve diploma bilgilerinin başarıya dönüştürüldüğü iddialarına dikkat çeken Özçağdaş, "Bu bir ulusal egemenlik krizidir. Sorumlular derhal istifa etmeli" çağrısında bulundu.

Benzer skandallar dünyada da yaşandı mı?

Türkiye'deki sahte diploma skandalı, hem ölçeği hem de sistematik yapısı nedeniyle bugüne dek dünya genelinde yaşanan benzer olaylardan daha büyük bir dijital güvenlik krizine işaret ediyor. Yine de başka ülkelerde de benzer dolandırıcılık vakaları kayda geçmiş durumda.

Hong Kong'da University of Hong Kong'a yapılan başvurularda sahte belgelerle kabul edilen öğrenciler tespit edildi. 2022'de sahte Cornell Üniversitesi diploması sunan bir kişi 17 hafta hapse mahkûm edildi. İngiltere'de ise "bogus colleges" olarak bilinen sahte eğitim kurumları, öğrenci vizesi ve diploma ticareti için kullanıldı. Bu durumun ardından Higher Education Degree Datacheck (HEDD) adlı resmi doğrulama sistemi devreye alındı.

Bu sorunla baş etmek için çeşitli ülkelerde blokzincir tabanlı çözümler yaygınlaşıyor. Açık standartlarla geliştirilen Blockcerts, Verifi‑Chain ve EduChain gibi sistemler, akademik belgeleri değiştirmeye karşı koruma sağlıyor. Böylece, belgelerin doğruluğu merkezi olmayan veri tabanları üzerinden anında teyit edilebiliyor.

İmamoğlu'ndan sahte diploma açıklaması: Sahtecilerin cirit attığı Türkiye görüntüsü bitecek, çürümüşlük son bulacak

Sahte diploma skandalıyla ilgili açıklama yapan Ekrem İmamoğlu, "Türkiye’de sahte diplomalar e-Devlet’e sahte e-imzayla kaydedilmiş, kimsenin haberi bile olmamış. Skandalın boyutları korkutucu ama iktidar için varsa yoksa benim diplomam ve Cumhurbaşkanlığı adaylığım" dedi.

CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, sahte diploma skandalıyla ilgili açıklama yaptı. İmamoğlu, "Yargı, halkın seçtiği başkanın hakkını engellemekle meşgulken, sahtecilik almış başını gitmiş. Bu tablo gösteriyor ki asıl sorun adaletsizliktir" dedi.

İmamoğlu'nun kampanyasını yürütmek için oluşturulan Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi hesabından yaptığı açıklama şöyle:

"Türkiye’de sahte diplomalar e-Devlet’e sahte e-imzayla kaydedilmiş, kimsenin haberi bile olmamış. Skandalın boyutları korkutucu ama iktidar için varsa yoksa benim diplomam ve Cumhurbaşkanlığı adaylığım.

Yargı, halkın seçtiği başkanın hakkını engellemekle meşgulken, sahtecilik almış başını gitmiş. Bu tablo gösteriyor ki asıl sorun adaletsizliktir.

Ama az kaldı, siyasetin aparatı olan yargı düzeni de, sahtecilerin cirit attığı Türkiye görüntüsü de bitecek, çürümüşlük son bulacak.

HERKES İÇİN, HER YERDE
ÖNCE ADALET 
ÖNCE HÜRRİYET"

Tokat İdare Mahkemesi, Günçalı ve Killik köylülerinin HLC Kıymetli Madencilik A.Ş.'nin mera arazisi üzerinde maden araması izni veren Tokat Valiliği'ne açtığı davadan yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bölge halkı kararı sevinçle karşıladı.

Tokat’ın Günçalı ve Killik köylerinin tüzel kişiliklerinin açtığı davada, Aleviler açısından kutsal kabul edilen Tokat-Çalbaba Ormanı’nı hedef alan altın madeni projesine karşı önemli bir hukuki kazanımı elde edildi. HLC Kıymetli Madenler ve Yatırım A.Ş. tarafından mera alanları üzerinde başlatılmak istenen maden arama faaliyetine ilişkin Tokat İl Mera Komisyonu kararına karşı açılan davada Tokat İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Karar bölge halkı tarafından sevinçle karşılandı.

Tokat Valiliği İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün onayıyla Tokat İl Mera Komisyonu tarafından alınan 24/09/2024 tarihli karar uyarınca, HLC Kıymetli Madenler ve Yatırım A.Ş.’ye 10 bin 386 metrekarelik alanda yol, 3 bin 600 metrekarelik alanda ise altın madeni arama izni verilmişti. Tokat İdare Mahkemesi, söz konusu kararın dayanağı olan maden ruhsatının çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) süreci işletilmeden verildiğini ve bu nedenle hukuka aykırı olduğunu hükme bağladı.

"TELAFİSİ GÜÇ" DENDİ

Mahkeme kararında, HLC A.Ş. tarafından mera vasıflı taşınmazlarda başlatılacak maden arama faaliyetlerinin çevresel dönüşümlere ve ekosistem zararlarına yol açabileceği belirtilerek, hukuka açıkça aykırı olduğu tespit edilen işlemin uygulanmasının telafisi güç zararlar doğurabileceği vurgulandı. Mahkeme, bu nedenle yürütmenin durdurulmasına karar verildi.

MÜCADELE KAZANIM GETİRDİ

Davanın gönüllü avukatlarından İsmail Hakkı Atal, BirGün'e yaptığı değerlendirmede, "Mücadele eden kazanır. Bundan sonra da halkla birlikte her türlü doğa ve inanç katliamına karşı mücadele edeceğiz" dedi. Atal, özetle şunları söyledi:

"Samsun Bölge İdare Mahkemesi'nin kararıyla HLC altın madeni şirketinin ruhsatı iptal edilmişti. Kurban bayramında Tokat'ta yaklaşık 8 bin kişilik mitingimizde bunu kamuoyuna duyurmuştuk. Kurban bayramında önce  Mera komisyonu kararı iptal davamızı açmıştık. Ruhsat iptal edilince de Tokat İdare Mahkemesi'ne dilekçe vererek ruhsat iptal edildiğinden bu ruhsata dayalı olarak çıkartılan Mera Komisyonu kararının da hükümsüz hale geldiğini belirttik. Ve ardından Tokat İdare Mahkemesi Mera Komisyonu iptal davamızda yürütmenin durdurulması kararı verdi. Karar iki gerekçeye dayanıyor. Birincisi mera  taşınmazda maden arama faaliyetinin çevresel değişimlere yol açabileceği, ikincisi de ruhsat iptal edildiği için Mera Komisyonu kararının dayanaksız hali geldiği. Türkiye'de AKP yargısının oluşturulduğu bu süreçte sadece halk direndiği zaman davaları kazanabiliyoruz. Köylüler inanç merkezlerinin üzerinde Cemlerini yaptıkları., semahlarını döndükleri yani yüzyıllarca yıldır inançlarını gerçekleştirdikleri açık hava Cemevi niteliğindeki bu alanda verilen siyanür altın madeni projesine karşı çok dirençliler ve tepkililer."

Bengisu Avcı tarihe geçti: Okyanusları aştı

Ultra maraton yüzücüsü Bengisu Avcı, Okyanus Yedilisi'ni aşan ilk Türk sporcusu oldu.

Ultra maraton yüzücüsü Bengisu Avcı, dünyada 7 açık su kanalından oluşan Oceans Seven (Okyanus Yedilisi) parkurunun son etabı için gittiği Japonya'da, Tsugaru Kanalı'nı da başarıyla geçti.

Avcı, Honshu ile Hokkaido arasındaki Tsugaru Kanalı'nı geçerek Oceans Seven'i tamamlayan ilk Türk oldu ve tarihe geçti.

Saatteki hızı zaman zaman 12 kilometreyi bulan güçlü akıntıları ile ünlü Tsugaru'da 40 kilometreye yakın bir mesafeyi yüzen Avcı'nın yaklaşık 12 saat boyunca aralıksız kulaç attığı ve Hokkaido'ya vardığı bildirildi.

6 PARKURU TAMAMLAMIŞTI

Avcı, bundan önce 6 parkuru tamamlamıştı.

Manş Denizi'ni 2018'de 11 saat 29 dakikalık rekor dereceyle tamamlayan Avcı, 2022'de Catalina Kanalı'nı 11 saat 59 dakikada geçti.

Cebelitarık Boğazı'nı 2023'te 3 saat 24 dakikada yüzen milli sporcu, 2024'te Cook Boğazı'nı 10 saat 14 dakikada, aynı yıl Molokai Kanalı'nı da 12 saat 10 dakikada yüzmeyi başardı.

Avcı, 19 Temmuz'da Kuzey Kanalı'nı ise 10 saat 48 saniyede geçti.

Avcı, geride kalan süreçte ise birçok unvanın da sahibi olurken, Molokai ve Cook Boğazı'nı geçen ilk Türk, Molokai'yi geçen en hızlı Avrupalı kadın, Catalina Kanalı'nı geçen ilk Türk kadın, Cebelitarık'ı en hızlı geçen Türk, Kuzey Kanalı ve Manş'ı en hızlı geçen Türk kadın olma başarılarını gösterdi.

Milli sporcunun, aynı zamanda sıfır derecelik suda yapılan Buz Dünya Şampiyonası'nda dünya rekorları ve şampiyonlukları da bulunuyor.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER