İstanbul
17 Ağustos, 2025, Pazar
  • DOLAR
    38.77
  • EURO
    43.89
  • ALTIN
    4045.6
  • BIST
    9.391
  • BTC
    94584.048$

SUPHİ ZİYA ÖZBEKKAN Biyografisi

SUPHİ ZİYA ÖZBEKKAN

Suphi Ziya Özbekkan kimdir?

 

 

Titrer yüreğim her ne zaman yâdıma gelsen

Suphi Ziya Özbekkan 1887 yılında İstanbul'da Türbe semtinde doğdu. Babası devlet adamı ve ünlü musikişinaslarımızdan Ziya Paşa, annesi Samipaşa-zâde Suphi Paşa'nın kızı Ayşe Behiye Hanım'dır. Hamdullah Suphi Tanrı Över dayısıdır.

Altı yaşına kadar özel öğretmenlerden ders alarak eğitildi.Türk Musikisi'ni babasının konağındaki sanat atmosferini teneffüs ederek tanıdı. Konağa Hacı Kirami Efendi, Leon Hancıyan, Tamburi Cemil Bey, Üsküdarlı Ziya Bey, Hanende Hüsamettin Bey, Udî Nevres Bey, Lavtacı Andon, Ali Rıfat Çağatay, Raûf Yektâ Bey, Kemani Kirkor gibi sanatkârlar devam ederdi. Ablasının da sesi güzeldi ve Tamburi Ali Efendi'den ders alırdı.

Ünlü hanende Nasib Hanım harem ve selamlıkta yapılan fasıllara katılırdı. İbrahim Ziya Özbekkan, Ali Rıfat Bey'den Ud dersi alırken Suphi Ziya Bey de Tambur çalmağa heves etti; ancak Ali Rıfat Bey "Bir evde iki mızraplı saz olmaz" fikrini ileri sürerek Kemençe çalmasını tavsiye etti. Böylece 12 yaşında Kemençeci Vasil'den Kemençe dersleri almağa başladı ve bu dersler dört yıl sürdü. Hacı Kirami Efendi ile Leon Hancıyan'dan makam ve usûl öğrendi. Sazında biraz ilerledikten sonra konaktaki fasıllara katılmaya başladı.

1943-1945 yılları arasında Ankara Radyosu Müdürlüğü'nde bulundu; 1952 yılında emekli oldu. Bundan sonra aynı yerde sanat danışmanı, üslup hocası olarak 1962 yılına kadar çalıştı.

Günümüzde halen kayıtları yapılıp özellikle TRT Radyolarında yayınlanmakta olan "Küçük Koro" nun da kurucusudur. Bestekârlığa kırk iki yaşında, Hüzzam makamında bir İlahi denemesi ile başladı. İlk din dışı bestesi, sözleri Fazıl Ahmet Aykaç'a ait olan

Neden hiç durmadan sevmiş bu gönlüm durmadan yanmış

Cihan mademki fâniymiş ve hep giryeyle hicranmış

Demek sevmek de boş şeymiş demek vuslat da bir anmış

Ve en kati hakikat anladım ben sade nisyanmış

Cihan mademki fâniymiş ve hep giryeyle hicranmış

Güfteli Uşşak makamındaki şarkısıdır. Sözleri büyükbabası Sami Paşa'ya ait olan Saba makamında Aksak şarkı olarak besteledi.

Semt-i dildâre bu demler süzerin var mı saba

Dil-i hasret-zedeye nev haberin var mı saba

Ben giriftar-ı elem bülbül-i efgan-zedeyim

Verd-i bağ-ı emelimden seferin var mı saba

Çin-i zülfünde o şuhun eserin var mı saba

”Ey sabah rüzgârı, bugünlerde sevgilinin semtinden geçecek misin?

Hasretten harap olan gönlüme yeni bir haber verecek misin?

Ben, derde düşmüş, feryat figan eden bir bülbülüm.

Bu geliş, emel bağımın gülünden midir?

O sevgilinin saçlarının kıvrımlarından mı esip geliyorsun?

Suphi Ziya Bey 19 Temmuz 1966 Salı günü Ankara'da öldü; 21 Temmuz 1966 Perşembe günü kılınan cenaze namazından sonra Cebeci Asrî Mezarlığı’nda toprağa verildi. İki çocuk babası olan Özbekkan, anadili kadar Fransızca bilirdi.

Lemi Atlı'dan sonra gelenekçi Türk Sanat Musikisi Bestekârlarının son halkası sayılır. Suphi Ziya Bey’in ölümü ile bu tür sanat anlayışı ve yaratıcılığı sona ermiştir denir. Bestekârlığa geç başlaması, musikimizde kullanılmış ve kullanılmakta olan her unsuru sabırla incelemiş olmasından ileri gelse gerektir.

Her beste formunu çok iyi yorumlamış, bestekârlık tekniğini, usul ve makamların melodik yapısını içine sindirerek buna göre beste yapmıştır. Eserlerinde eşsiz bir duygu zenginliği ve ifade gücü dikkati çeker. Fakat nota bilmezdi eserlerini başkaları notaya alırdı.

Birkaç örneğin dışında "Makam-güfte","Güfte-Melodi" uygunluğu en üst düzeydedir. Geçki zarafeti ve zenginliği dikkat çekicidir. Viyana’da ölen kızı Hümeyra için bestelediği "Titrer yüreğim her ne zaman yâdıma gelsen" güfteli Muhayyer şarkısı. İçindeki hazin duyguları ve kan ağlayan yüreğinin ifadesini hatta hala umutlarını yitirmeyim imdadına yetişmesini uman güftesini zengin nota tasarımı ile anlatmıştır.

Titrer yüreğim her ne zaman yâdıma gelsen

Kan ağlar içim hatır-ı nâşâdıma gelsen

Şu hâl-i perişanıma bir kerre bakıp da

Allah için ey şuh-i şen imdadıma gelsen

“Seni her ne zaman hatırlasam yüreğim titrer.

Mutsuzlukla hatırladığım her seferinde içim kan ağlar.

Ey neşeli güzel, Allah için, şu perişan halime bir kere bakıp da imdadıma gelsen”

Uşşak makamındaki "Ne zaman gelse hayalin bu harabata senin" güfteli şarkısı, daha doğrusu hepsi birbirinden güzel, birbirinden orijinal eserlerdir. Kullanmış olduğu her formda mükemmel eserler vermiştir.

Suphi Ziya Bey, kendisi ile değişik tarihlerde yapılan musiki sohbetlerinde Dede Efendi ile Hacı Arif Bey'den çok etkilendiğini, en çok da Mustafa Çavuş'u sevdiğini söylemiştir. Nitekim, "Gönül verdim bir dilbere" güfteli şarkısının Dr. Suphi Ezgi, Mustafa Çavuş'un bir eseri olduğuna inanmıştır.(Dr. Nazmi Özalp , Büyük Türk Musikisi Ansiklopedisi,Cilt:2, S:107, Yılmaz Öztuna, Müzik Ansiklopedik Sözlük C:2 S:178, Mustafa Rona, 20.Yüzyıl Türk Musikisi S:308, Tahir Aydoğdu,www.turksanatmuzigi.org/sanatcilarimiz/bestekarlarimiz/suphi-ziya-ozbekkan)