ÇANAKKALE - Çanakkale 2. İdare Mahkemesi'nde bugün görülen ilk duruşma, saat 10:00’da, Ayvacık ilçesi Büyükhusun köyünde Bakrom AŞ tarafından açılmak istenen jeotermal kaynak arama sondajı projesi ile ilgili idi. ÇED Olumlu kararının iptali için yöre halkı ile birlikte 148 davacı söz konusuydu.
Çan ve Biga’daki termik enerji santrallarından sonra, 2010’lu yıllardan itibaren de Ayvacık’ta jeotermal enerji santralları (JES’LER) faaliyete başladı. İlk proje olan Babadere JES (MTN AŞ), 2015 yılında açıldı. Arkasından İDA JES (Yerka AŞ), Tuzla JES ( Enda AŞ), Transmark JES (Transmark AŞ) faaliyete başladı. Söz konusu projelerle ve bu projelerle ilgili jeotermal sondajları ve kapasite artışları için davalar da açtık.
Bakrom AŞ, Assos yakınlarında, Büyükhusun köyünde jeotermal kaynak arama projesi için 2018 yılında ÇED süreci başlattı ve projeye 2019 yılında “ÇED Gerekli Değildir” kararı verildi. Karar, Derneğimizin de aralarında olduğu 122 davacı tarafından dava edildi ve kazanıldı. Şirket daha sonra 2022 yılında yeniden ÇED süreci başlattı, projeye 2024 yılında ÇED Olumlu kararı verildi ve karar bu kez yine aralarında Derneğimizin de olduğu 148 davacı tarafından dava edildi. Dava kapsamında yapılan bilirkişi incelemesi davacılardan, bizlerden yana geldi. Bugün söz konusu dava kapsamında, saat 10:00’da, Çanakkale 2. İdare Mahkemesi’nde duruşmamız gerçekleşti. Avukatımız Seçil Ege dava dilekçemizdeki iddialarımızı aktardı ve JES’lerin bulunduğu yörede yol açtığı zararları anlattı. Dernek temsilcimiz ve Büyükhusun köyü ve diğer köylerden gelen davacı köylüler de söz alarak köylerinde JES istemediklerini ve projenin bölgenin tarımsal faaliyetlerine zarar vereceğini, en önemli gelir kaynaklarından biri olan turizmi de baltalayacağını anlattılar ve projenin ÇED Olumlu kararının iptalini talep ettiler. Daha sonra açıklanacak olan kararın lehimize gelmesini bekliyoruz.
Bugün saat 14:00’deaynı proje ile ilgili iki ayrı duruşmamız daha var. Bu davanın konusu ise Ayvacık köyü Cemaller-Söğütlü köyleri yakınlarında yer alan Ilgardere Rüzgar Enerji Santralı (RES) Projesi. Or Enerji AŞ tarafından, 2020 yılında 1. Faz için ÇED süreci başlatıldı ve aynı yıl verilen “ÇED Gerekli Değildir” kararının ardından şirket 3 adet türbin inşaatını tamamladı. Şirket daha sonra ilave 5 türbin Faz- II için ÇED süreci başlattı. Mevcut türbinlerin olumsuz etkilerini yaşamaya başlayan köylüler Derneğimize ulaşarak destek istedi. Bu süreçten sonra şirketin Faz II ve Faz III projeleri için Derneğimiz, köylüler ve Cemaller ve Söğütlü köyleri muhtarlıkları tarafından davalar açıldı. Kazanılan Faz II davası Danıştay’da bozuldu ve yeniden yargılama süreci başladı. Her iki dava için birleşik keşif ve bilirkişi incelemesi yapıldı. Davacılardan yana gelen Bilirkişi raporları doğrultusunda yürütmeyi durdurma kararı verildi. Bugün, saat 14:00’de, 2024/872 ve 2024/1109 Esas No’lu davaların duruşmaları gerçekleştirilecek.
Duruşmada Avukatımız Özlem Altıparmak, dernek temsilcilerimiz, davacı köylüler ve muhtarlarımız hazır bulunacak. Köylülerin yaşam alanlarının hemen yakınına, tarlalarına, meralarına yapılmak istenen RES projesine karşı ÇED kararlarının iptalini talep edecekler.
FAZ III için ÇED Olumlu kararı çıkmadan önce şirket bu kez de “Kapasite Artışı” adı ile 4. Proje için 06.06.2024 tarihinde ÇED süreci başlattı ve 15.08.2024'de ÇED Olumlu aldı. Karar yine derneğimiz, köylüler ve muhtarlar tarafından dava edildi. Esas no: 2025/123 olan dava süreci devam ediyor.
Ilgardere RES için toplam 4 ayrı ÇED süreci yürütülmüştür.
ÇED Yönetmeliği’nin arkasından dolanarak kısa yollara başvurmak ve bir an önce alana yerleşmek için şirketler projeleri parçalamakta ve ayrı ayrı ÇED süreçleri yürütmekteler. Bu durumda ÇED süreçlerini takip etmek ve her birine ayrı ayrı davalar açmak bizler için oldukça yorucu ve masraflı olmakta. Dava harçları ve bilirkişi ücretlerinin astronomik rakamlara ulaşmış olması hak arama mücadelemizde büyük bir engel olarak karşımıza çıkmakta ve caydırıcı olmaktadır. Çevre davalarının kamu davası sayılarak giderlerinin hazine tarafından karşılanması gereklidir. Aksi durumda artık dava açamayacak hale geleceğiz.
Enerjide “Yeşil Dönüşüm” yaklaşımı ile, yenilenebilir enerji sınıflamasında jeotermal enerji santralları ve Rüzgar Enerji Santralları için çok sayıda ruhsat ve lisans verilmektedir. Halkın gerçek enerji ihtiyacına göre değil, şirketlerin karı odaklı bir enerji politikası izlenmektedir. Proje alanları için yer seçimlerinde de son derece hoyratça davranılmakta, tarım alanları, meralar, ormanlık alanlar, köylülerin yaşam alanları gözden çıkartılmakta ve şirketlere peşkeş çekilmektedir.
Uzmanların belirttiği gibi ülkemizin halihazırdaki enerji kurulu gücü ihtiyaçtan fazladır. İktidar tarafından, kömürden çıkış planı olmayan ve sermayeye daha fazla kazanç sağlayan, hiçbir kamu yararı olmayan bir enerji politikası yürütülmektedir. Oysa öncelikle enerji tasarrufu yaklaşımı benimsenmeli, kayıp kaçaklar önlenmeli, gerçek enerji ihtiyacı saptanarak enerji üretimi planlanmalıdır. Enerji santrallarının yer seçimlerinde de son derece dikkatli olunarak doğanın ve tüm canlıların yararı gözetilmelidir.
RANT İÇİN DEĞİL, HALK İÇİN ENERJİ!
YAŞAM ALANLARINA, ORMANLARA, TARIM ALANLARINA, MERALARA DOKUNMA!
HAVAMA, SUYUMA, TOPRAĞIMA DOKUNMA!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.