EKREM İMAMOĞLU'NUN MESAJI OKUNDU

CHP Tekirdağ İl Başkanı Levent Gündoğdu, Silivri'de tutuklu bulunan İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun mesajını okudu.

İmamoğlu, mesajında şu ifadeleri kullandı:

"Merhaba Tekirdağ. Kadınlara, gençlere, işçiye, emekliye, çiftçiye, esnafa, Tekirdağ'ın bereketli topraklarına, alın teri ile büyüyen sanayisine, bu güzel memleketin geleceğine inanan herkese selam olsun.

Bugün Türkiye bir dönüm noktasında. Ya yönümüzü demokrasiye, hukuka, fırsat eşitliğine dönüp yarınlara umutla bakacağız. Ya da her geçen zulmünü büyüten bir anlayışın oluşturduğu güvensizliğin içinde savrulmaya devam edeceğiz.

Bugün Türkiye'de en çok örselenen şey adalet duygusu. Hak aramak suç, hakkını aramak tehdit gibi gösteriliyor. İnsanlar mahkemelerin önlerindeki yazılı kanun, kaidelere göre değil, kişiye göre muamele yaptığın görüyor. Bu şahsileştirilmiş sözde hukuk düzeninde de iktidara doğrudan eklemlenmemiş hiç kimse kendini güvende hissetmiyor. Oysa bir ülke anca hukukla, güvenle, vicdanla ayakta kalır. Ve adalet sadece mahkeme ile değil, fabrikada limanda, okulda, organize sanayi bölegelerinde, köyde, mahallede... Yani hayatın tam ortasında gereklidir.

İşte biz, bu yürüyüşe, milletimiz hak ettiği onurlu bir yaşamı, refahı, adaleti kazansın diye çıktık. Yine milletimizi yanımıza alarak çıktık. Fakat hu yürüyüşü engellemek için 19 Mart darbesinden beri türlü kumpaslar kuruyorlar. Sözde yargı eliyle sadece ben ve kıymetli görev arkadaşlarım değil tüm Türkiye rehin alınmaya çalışılıyor. Bilin ki ne bizi ne milletimizi yıldırabilirler. Korkularına da, oyunlarına da boyun eğmeyiz.

Bu mücadelede memleketimizin her köşesi gibi Tekirdağ'ın çok büyük önemi var. Çünkü Tekirdağ yalnızca bir kent değil. Sanayisiyle, tarımıyla, limanları ve demir yoluyla Avrupa'ya açılan kapımız, üretimin, emeğin, çalışkan şehri. Ama bunca potansiyele rağmen bu zenginlik Tekirdağlıya refah olarak dönmüyor.

Çorlu'da, Çerkezköy'de binlerce insan üç vardiya üretirken geçim derdinde. Süleymanpaşa'da emekliler ay sonunu getiremiyor. Malkara'da köyler yaşlanıyor. Gençler göç ediyor. Kadınlar yüksek eğitimli ama işsiz. Üniversiteye giden genç sayısı ise Türkiye ortalamasının altında.

Bu tablo bir kader değil. Türkiye'nin değil, kendilerinin bekasını düşünen bir avuç muhterisinin yıllardır izlediği yanlış politikaların, adaletsiz yönetimlerinin sonucudur. Biz bu gidişatı tersine çevirmeye kararlıyız. Tekirdağ'da, Trakya'nın tüm ilçelerine de bütüncül bir kalkınma vizyonuyla bakıyoruz. Organize sanayi bölgelerinden kırsal mahallelere, üniversiteden limanlara kadar her noktayı kapsayan bir dönüşüm hedefliyoruz. Gençlerin iş bulabildiği, kadınların hayatın her alanında eşitçe var olduğu, köylünün de, kentlinin de kendini dışlanmış hissetmediği bir Tekirdağ kuracağız.

Bunun için yeni bir yönetim anlayışına, milletimizle el ele yürüyen bir siyasete ve güçlü bir dayanışma ruhuna ihtiyacımız var. Nasıl ki 19 Mart darbesinden beri hep beraber bu kumpasa karşı direniyoruz yarın bu cendereden çıkıp demokrasiyi yeniden inşa ettiğimizde de her kararı beraber alarak her taşı beraber kaldıracağız. Ve ve bu beraberliğimiz bizi umutlu yarınlara koşar adım götürecek.

Bu konuda geride kalana, tökezleyene el uzatacak kimseyi arkada bırakmayacağız. İnadımızı, cesaretimizi, umudumuzu elimizden almalarına izin vermeyeceğiz. Her şey çok güzel olana kadar mücadeleye devam edeceğiz."

ÖZGÜR ÖZEL KONUŞMASINA BAŞLADI

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Tekirdağ'daki konuşmasına başladı.

Özel'in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

"Değerli Tekirdağlılar, karşımızda artık milletin derdiyle dertlenmeyen bir iktidar var. Tek dertleri oturdukları koltuktan kalkmamak, hükümetlerinin devamını sağlamak ve asla iktidardan düşmemek. Oysa demokrasi kimin iktidara geldiğinde ne yaptığına göre şekillenen, belirlenen bir rejim değildir. Demokrasilerde gelince ne yaptığınıza bakmazlar. Kazanınca ne yaptığınıza bakmazlar. O kolay. Önemli olan kaybedince ne yaptığınızdır.

"SİZLERİ FİL DİŞİ KULELERDEN KARINCA GİBİ GÖRÜYORLAR"

Karşımızda 23 yıldır girdiği seçimlerden birinci çıkan ve ülkenin kurucu partisinin ta 1950'lerde seçimleri ilk kez kaybettiğinde yaptığını yapamayan, 23 yılın sonunda bir kez seçim kaybeden, bunu hazmedemeyen ve bunun için yapmadık kötülük bırakmayan, sandıktan kaçan, milletten korkan bir iktidar var. Sadece kendisini düşündüğü için artık Tekirdağ'ı düşünmüyor. Çiftçiyi düşünmüyor. Ve kibirden gözleri dönmüş, cam kulelerden, sırça köşklerden, fil dişi kulelerden millete yukarıdan bakıyorlar. Sizleri o bulundukları fil dişi kulelerden karınca gibi görüyorlar. Ezmeye kalkıyorlar. Buradan buradan Recep Tayyip Erdoğan'a sesleniyorum. Milleti karınca gibi ezemezsin. Karıncanın kardeşi var. O da Cumhuriyet Halk Partisi'dir.

Tekirdağ'ı yok sayıyorlar. Türkiye'de 10 şehir, toplam verginin yüzde 87'sini ödüyor. Tekirdağ'da bunlardan bir tanesi. Tekirdağ geçen sene 2024 yılında tam 75 milyar lira vergi ödedi. Ama aynı yıl bu iktidar Tekirdağ'a sadece 17 milyar liralık ödenek ayırdı. 17 milyar liralık hizmet yaptı. Yani verdiğinin 5 veren 1 alan. Tekirdağ'dan alırken kepçeyle, verirken çay kaşığını bile çok gören bir iktidarla karşı karşıyayız.

"SİZE BAKACAK YÜZLERİNİN OLMADIĞINI HEPİMİZ GÖRDÜK"

Tekirdağ bir damla suya muhtaç. Tarım arazilerinin sadece yüzde 5'i sulanabiliyor. Barajlar, göletler yetersiz. İktidarın 112 milyon lira gereken Ahmedikli göleti için bu sene bin lira. Yani ödenek olarak bin lira koyduğunu, 117 milyon lira gereken Emir Yakup göleti için de bin lira koyduğunu... Ve eskiden 10 metreden su çıkan bu topraklarda artık 500 metreden su çıktığını, Tekirdağ'ın su sorunu için sadece biner liradan bin liralık ödenek bırakanların artık Tekirdağ'da izlerinin olmadığını, Tekirdağ'a gelip de size bakacak yüzlerinin olmadığını hepimiz gördük. Türkiye gördü artık.

"ERGENE'Yİ TEMİZLEYECEK OLAN DA TÜRKİYE SİYASETİNİ TEMİZLEYECEK OLAN DA CHP'DİR"

Erdoğan 2011'de bu meydanlara geldiğinde dedi ki, 'Nasıl Haliç'i temizlediysek Ergene'yi de o şekilde temizleyeceğiz'. Bakın o günden bugüne işte size Erdoğan'ın verdiği tertemiz Ergene sözü, Erdoğan'ın Ergene'ye gösterdiği saygı, verdiği sözün karşılığı budur. Ergene'yi 14 sene önce yüzeceğiz, su sporları yapacağız diye kandıranların Ergene'deki yüzleri budur. Ergene'yi kandıranların Ergene'yi getirdiği nokta budur. Bunu milletvekillerinize emanet ediyorum.

Hiç unutmuyorlar. Hiç unutturmuyorlar. Ama Ergene'yi temizleyecek olan da Türkiye siyasetini temizleyecek olan da Cumhuriyet Halk Partisi'nden başkası değildir.

Ergene Devlet Hastanesi'nin yerinde tam 5 senedir bir çukur ve bir tabela var. Tekirdağ'ın tek istediği yatırım ama tek gördüğü şey nankörlüktür. 19 Mart'ta Merkez Bankası tarafından satılan 60 milyar dolar Tekirdağ'ın ihtiyaç duyduğu tüm yatırımların 30 katından fazladır. Bunun için Tekirdağ'a para bulamayıp Ekrem Başkan'a darbe için 30 katını harcayanlardan hesap soracağız hep birlikte.

"ÇİFTÇİ SAYIMIZ 500 BİN ARTACAĞINA 500 BİN AZALDI"

Bu ülkede çiftçi yoksa ekmek yoktur. Tekirdağ'ın çiftçisi perişan durumdadır. 23 yılda çiftçi sayımız 500 bin azaldı. Bu iktidar geldiğinde 2.8 milyon çiftçimiz vardı. Bugüne kadar nüfusumuz 20 milyon arttı ancak çiftçi sayımız 500 bin artacağına 500 bin azaldı. Bu iktidar döneminde olması gereken 1 milyon çiftçi kayıptır.

Maalesef bu iktidar geldiğinde çiftçilerin ortalama yaşı 30'lardaydı. Şimdi ortalama çiftçi yaşı 58'dir. Genç çiftçilere gelecek sene sorulduğunda 4 genç çiftçiden üçü asgari ücretli bir iş bulursam bir daha tarlaya girmem, ekmem, dikmem demektedir. Türkiye tek başına kendi kendine yetebilen ülkelerden biriyken bugün tarımda da, hayvancılıkta da artık bu mesleği yapmak isteyenlerin kalmadığı, duranların pişman olduğu, borç batağında yüzdükleri ve evlatlarının asgari ücrete bile razı olup buralardan kaçtıkları bir hale dönüşmüştür.

"SANDIK GELECEK. O CUMHURBAŞKANI KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR DİYECEK"

Size buradan son diyeceğimi baştan söyleyerek çiftçilerle ilgili durumu özetleyeyim. Elbette o sandık gelecek. O sandıkla beraber yeni bir cumhurbaşkanımız olacak. O cumhurbaşkanı sonuncusu gibi çiftçiye, köylüye al ananı da git diyen değil birincisi gibi köylü milletin efendisidir diyen birisi olacak.

Bugün Türkiye gıda enflasyonunun en yüksek olduğu Avrupa ülkesi. Bütün Avrupa'da ortalama gıda enflasyonu yılda yüzde 3. Oysa Türkiye'de yüzde 33. Böyle bir ülke bolluğun, bereketin çok olması gereken bir ülke yüzde 35 gıda enflasyonuyla uğraşıyor. Geçen sene yağmurlu, bereketli, dolulu bir günde buğday fiyatları ile ilgili Ayrabolu'muzda hep beraber miting yapmıştık. Geçen sene buğday fiyatı 9 lira 25 kuruş açıklanmıştı. 1,5 liralık takviye ile birlikte çok büyük sıkıntılar çekilmişti ve bu sene için en az 16,5 lira buğday fiyatına ihtiyaç vardı. Ama maalesef buğdaya 13,5 lira fiyat verdiler. Geçen sene 9.25 verdikleri fiyatı bu kadar artan maliyetlere rağmen mazot maliyetine, gübre maliyetine, işçilik maliyetine rağmen 13,5 lirada bıraktılar ve buğday üreticisini perişan ettiler.

"1 KİLO BUĞDAYLA BİR EKMEK ALDIRMAYAN BU HÜKÜMETE YAZIKLAR OLSUN"

Bakın, elimde kilosu 13,5 lira olan buğday var. Bu buğdaydan kilosu 13,5 lira olan buğdayı satıyorsunuz ve bunun sonucunda 1 kilo buğday satarak 250 gramlık bir ekmek bile alamıyorsunuz. 1 kilo buğdayla bir ekmek aldırmayan bu hükümete yazıklar olsun.

Kuraklık ve don felaketi Tekirdağ'da üreticiyi vurdu. Buğdayda, üzümde, şeker pancarında yaşanan kayıplar bu ülkede çiftçilerin canına tak ettirdi. Bu iktidar bu iktidar maalesef zararları karşılama noktasında son derece isteksiz. Buradan iktidara sesleniyoruz. Böyle iktidar olunmaz. Böyle hükümet olunmaz. Bu kadar zarar varken çiftçiler, köylüler böyle yalnız bırakılmaz. Çekilin kenara. Çiftçilerin, köylülerin, hayvancılıkla uğraşanların dostları gelsin. Halkın Partisi Cumhuriyet Halk Partisi gelsin. Millet bir rahat nefes alsın.

Tekirdağ'ın derdi çok. Tekirdağlı üreticiler çok çalışırlar, çok rekor kırarlar. Verimde, hasatta rekor kırarlar. Ama maalesef o rekorların kırıldığı çok paraların kazanıldığı, geçimin iyi olduğu traktörlerin yenilendiği tarlaların alındığı, üç gece dört gün düğünlerin yapıldığı günler maalesef çok gerilerde kaldı. Ama buradan hepinize söz veriyoruz ki o günleri geri getireceğiz.

"TÜRKİYE BU SENE YURT DIŞINDAN SIĞIR İTHALATINDA DÜNYA ŞAMPİYONU OLDU"

Maalesef Türkiye bu sene yurt dışından sığır ithalatında dünya şampiyonu oldu. 10 yılda toplam 8 milyar dolar canlı hayvan ithalatına para ödendi. Besici, besici Uruguay'dan dana alıp satsa 6 bin lira para kazanıyor. Ama kendi besleyip büyüttüğünde 36 bin lira zarar etti bu sene. Kendilerine yerli ve milli diyenler Uruguaylı çiftçinin ürettiğine dünyanın parasını verip kendi yerli, milli, alnının terini akıtan üreticimize zarar ettirdiler.

Hayvancılıkla da uğraşsa besicilikle uğraşsa, süt üreticiliği de yapsa, buğday da üretse pamuk da, çay da narenciye de Türkiye'nin yanındaki dört bir yanındaki çiftçilere sesleniyorum. Bu iktidar sizin düşmanınızdır. Dostunuz Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Yüzünüzü güldürmeye geliyoruz.

Bugün çiftçi üretiyor ama kazanamıyor. Çiftçinin ürettiğini asgari ücretli, emekli alamıyor. Bir yanda servetine servet katanlar var. Diğer yanda her geçen gün biraz daha yoksullaşanlar var. Türkiye tarihinin en büyük gelir adaletsizliğini yaşıyoruz. Yıllardır hep o yıllarla anılan krizler vardır. Hatırlayın. 94 krizi, 2001 krizi, 2008 krizi gibi. Bu krizler o yıl bilemediğiniz takip eden yıl atlatılır geçerdi. Ancak 2018'den beri Türkiye bir krizin içine girdi ve çıkamıyor. Çünkü krizin yılla ilgisi yok. Krizin getirilen sistemle ilgisi var. Bu krizin bir tane sorumlusu var. Her şeyi ben bilirim diyen, ben ekonomistim diyen, dış politikayı ben bilirim diyen çiftçiye, üreticiye hat bildiren, herkese sataşan, tepeden bakan tek adam Erdoğan bu krizin tek sorumlusudur.

Bu yüzden Türkiye'nin içinde bulunduğu kayıp yıllardan kurtulmak için, ileriye umutla bakabilmek için buğdayını üretip de sattığında borcunu kapatabilmek için, borçlu kalmamak, faiz altında ezilmemek için, ürettiğin sütten para kazanmak için, besicilikten para kazanmak için, ayçiçeği üretince para kazanmak için bu iktidarın değişmesi şarttır.

"BUNLARI GÖNDERECEĞİZ, ALIN TERİNİN KIYMETİNİ BİLENLERİ GETİRECEĞİZ"

Bugün Tekirdağ’da bir biçerdövere bindik, buğday hasadı yaptık. Dediler ki: ‘Ne hesabı yapacaksın Tekirdağ’da?’ Dedim ki: ‘Altın söyleriz, mazot söyleriz, ayçiçek yağı söyleriz.’ Benim bir akraba dedi ki: ‘Bir araba hesabı yap be ya.’ Dedim: ‘Nasıl araba hesabı yapacağız?’ Dedi ki: ‘Tayyip Bey diyor ki arabanın deposu şu kadara doluyor, bu kadara doluyor. Artık araba alabilen mi var? Bir araba hesabı yap.’

Kendi yapmış. Baktım, şaşırdım. Öyle bir hesap yapmış ki Bulgaristan, Yunanistan, Romanya’dan bir hesap yapmış. ‘En uygun araba Renault Clio,’ diyor. ‘Çok uzağa gitme,’ diyor, ‘şurası Yunanistan,’ diyor. Diyor ki: ‘Yunanistan’da asgari ücretli 20 ay çalışınca sıfır bir Renault Clio alıyormuş. Bulgaristan’da 35 ay çalışınca, 35 asgari ücretle bir yeni Renault Clio alıyormuş. Romanya’da, daha ötede, 21 ay çalışınca Renault Clio alıyormuşsun. Almanya’da Hans, sekiz aylık maaşını verdiğinde Renault Clio alıyormuş. Hans 8 ayda alıyor ya, bizim Tekirdağlı Hasan Abi 67 ay çalışınca bir Renault Clio alıyormuş. 67 ay! Tayyip Bey, Almanya’da sekiz asgari ücretle bir araba alıyor; Türkiye’de 67 asgari ücretle bir araba alıyor.

Sen hâlâ arabanın deposunu asgari ücretli kaç paraya doldurur, onun hesabını yapıyorsun. Türkiye’de emeği bu kadar ucuzlatan, emeği bu kadar sömüren; asgari ücretlinin, emekçinin alnının terini bu kadar sömüren bir iktidar gelmedi, bundan sonra da gelmeyecek. Bunları göndereceğiz, alın terinin kıymetini bilenleri getireceğiz.

"CEZAEVLERİNİN İÇ AVLULARINA GAZETECİLERLE DOLDURARAK İÇ CEPHE GÜÇLENDİRİLMEZ"

Elbette iç cephe güçlü olmalıdır. Ama iç cepheyi güçlendirmenin yolu ülkeyi demokrasiden uzaklaştırmak, ana muhalefet partisini şeytanlaştırmak değil. İftiralarla, hakaretlerle, haysiyet cellatlığı ile ailelerle uğraşarak, bir siyasi partiye düşman hukuk uygulamak, muhalefeti bir engel, muhalefeti yok edilmesi gerekenler olarak görerek iç cephe güçlendirilmez. Cezaevlerinin iç avlularına gazetecilerle, öğrencilerle, muhaliflerle doldurarak iç cephe güçlendirilmez.

En son Gazeteci Fatih Altaylı’yı dünkü bir cümlesinden tutukladılar, hapishaneye koydular. Yanlış yaptılar. Gazetecileri tutuklayanları, öğrencileri tutuklayanları, belediye başkanlarımızı, arkadaşlarımızı tutuklayanları kınıyoruz. Şunu söylüyoruz: Cezaevlerinin iç avlularını doldurarak iç cepheyi güçlendiremezsiniz. İç cephenin gücü, demokrasiden geçer, demokrasiden geçer, demokrasiden geçer.

Biliyorsunuz, 19 Mart’ta bir darbe girişimine muhatap olduk. Öncesinde söylemiştim: ‘Bu ülkenin gelecek iktidarına, gelecek hükümetine, gelecekteki Cumhurbaşkanı’na darbe girişimi var’ diye. Bizim, buna karşı Cumhurbaşkanı adayımızı belirleyeceğimiz gün, onlar da Cumhurbaşkanı adayımıza darbeye kalkıştılar.

Cumhurbaşkanı adayımızı alıp dört gün nezarethanelerde tutup, ardından Silivri zindanına koydular. Bugünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte bugün Ekrem Başkan’a yöneltilen bütün suçlamalardan yargılandı. Ama bir sabah kapısına polis arabaları gelmedi. Sabah 06.00’da alınıp da nezarethaneye götürülmedi. Bir gün gözaltında tutulmadı. Yargılandı ama bir gün tutuklanmadı. Ceza aldı, görevine devam etti. Ne zaman Yargıtay onun cezasını onayladı, telefonla çağrıldı. Saraçhane’de mitingle uğurlandı. Davul zurna ile teslim oldu, hapsi o şekilde yattı.

"ERDOĞAN, SENİN TAVLA OYNAYACAK BİR ÜNİVERSİTE ARKADAŞIN VAR MI?"

Meydanda yine çok kıymetli iki fikir var. Biri diyor ki, ‘Yahu, belediye başkanımızdan, Cumhurbaşkanı adayımızdan öyle çok korktular ki 31 yıl önce devletin verdiği, mühürlediği diplomayı yok saydılar’. ‘Oysa bizim diplomamız var, onun yok’ diyor ve şöyle sesleniyorlar, 'Diplomasız Erdoğan'. Sayın Erdoğan, hani diplomayı sorgu motorundan kaldırdın da, sorgulanınca bulunamıyor ya artık İstanbul Üniversitesi’nde... Diploma öyle sorgulanmaz! Bak, Tekirdağlılar nasıl sorguluyorlar senin diplomanı?

Sayın Erdoğan, Ekrem İmamoğlu üniversiteli arkadaşlarıyla iftar yapıyor, arada toplanıyor, yemek yiyor. 11’erden maç yapıyorlar. Senin tavla oynayacak bir üniversite arkadaşın var mı ya? Çağır da görelim, çağır da görelim!

"ERDOĞAN TAVLA OYNAMAK İSTEDİĞİ İÇİN KENDİSİNİN ÜNİVERSİTEDEN BİR ARKADAŞI ARANMAKTADIR"

Buradan Tekirdağ’dan Türkiye’ye sesleniyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan tavla oynamak istediği için kendisinin üniversiteden bir arkadaşı aranmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nde Tayyip Erdoğan’la üniversite yıllarından fotoğrafı olan bir kişi aranmaktadır. Acilen başvursun. Var mı? Adamın tavla oynamaya bir tane üniversite arkadaşı yok! Ekrem İmamoğlu’nun helal diplomasını iptal ettirmeye çalışıyor. Yazıklar olsun."

"DÜNÜN MAZLUMU, BUGÜNÜN ZALİMİ OLMUŞTUR"

Buradan bütün AK Partililere sesleniyorum. Geçmişte bir gün polisle alınmayan, bir gün gözaltında olmayan, bir gün tutuklu kalmayan, bugün kendisine edilmeyeni geleceğin Cumhurbaşkanı’na, Cumhurbaşkanı adayımıza, Ekrem İmamoğlu’na yapmaktadır. Dünün mazlumu, bugünün zalimi olmuştur. Ama korkunun ecele faydası yoktur. Sandık gelecek, bu milletin takdiri ile Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı olacaktır.

Buradan bir gerçeği de söyleyeyim. Açık açık konuşalım mı, açık açık? Tekirdağlılar, Allah için açık açık konuşalım. Ekrem İmamoğlu hırsız olsa, yolsuzluk yapsa, bunlar onu hapse atmaz; aksine baş tacı eder, transfer etmeye kalkarlardı. İmamoğlu böyle namuslu biri değil de hırsız, yolsuz olsa, onu saraya çağırırlardı. ‘Yerin burası’ derlerdi. ‘Ayakkabı kutularını da al gel’ derlerdi. ‘Bizde senden çok var’ derlerdi.

Ama o gün bugün, bizden iki tane kasa çıktı; birinin içinden belediyenin mührü, birinin içinden korumanın ruhsatlı silahının 48 tane mermisi çıktı. Bizde kasadan çıkan dolar yok. Bizde ayakkabı kutusu, çikolata kutusu, elbise askısı yok. Onda toplanan paralar yok. Dönemin Başbakanının ‘Hırsızlık yapan kardeşim de olsa kolunu keserim’ dediği dört bakan, o bakanların yolsuzluk yapan evlatları yok. Bizde ‘Paraları sıfırladım, babacığım’ diyen de, onu müteahhitlere daire almaya gönderen de yok.

Onun için alnımız açık, başımız dik. Çalmadık, çırpmadık. Ancak kendinden, kendi gibi işi bilenleri üzerimize saldığı bir başsavcının iftiraları var.
Ama biz bundan çıkarız. Neden çıkarız? Çünkü ahlaki üstünlük bizdedir. Çünkü psikolojik üstünlük bizdedir. Çünkü çoğunluk enerjisi bizdedir. Çoğunluk enerjisi Tekirdağ’dadır, Süleymanpaşa’dadır, bu meydandadır.

Bana soruyorlar, ‘Nasıl oluyor da meydanlar bu kadar kalabalık? Uzun uzun konuşur Tayyip Bey, iki kere alkış olur. Meydan fıkır fıkır, durmuyor, susmuyor, miting bitiyor, evine gitmiyor.’ Ben diyorum ki, 'Çünkü biz güçlüyüz. Çünkü biz haklıyız. Çünkü biz temiz insanlarız, iyi insanlarız'.