Nasıl Unuturum Seni?
23 Haziran 2025, Pazartesi 19:32
Nasıl Unuturum Seni?
Turhan EYÜBOĞLU
Nasıl unuturum seni? Çocukluğuma döndüğümde en güzel gölleri senin derende gördüm. Şimdi onları seyrediyorum. Çocukların bağrışları kulaklarımda... Kimi kayanın üstünden atlıyor suya, kimi su soğuk olacak ki titreyerek giriyor göle. Yüzmenin getirdiği heyecanı anlıyorum attıkları kulaçtan. Gözlerde heyecan ve korku görüyorum yüzmeyi öğrenmek için çabalayan çocuklarda.
Nasıl bir heyecan yaşıyoruz ki ellerimiz ve ayaklarımız ayrı hareket ediyordu. Ayaklarımızı yere basalım mı yoksa yüzelim mi arasında bir duruş sergiliyorduk yüzmeyi öğrenirken senin derende. Nasıl başarıyorduk yüzmeyi öğrenmek için yüzmemeyi? Ne tuhaftır ki şimdi ilk adımda nasıl bu kadar beceriksiz olduğumuzu düşünüyorum. Zaman neler düşündürüyor şimdi bize. Bunları nasıl unuturum?
Hemen gölün kenarında kantaron çiçeği... Koyu, sarı renkli çiçeğini o kadar beslemiş ki gürbüz bir bebek gibi duruyor karşımda.. Gövdesi onu taşımakta zorluk çekiyor. Hafif esen temmuz rüzgarından olacak ki çiçek suya değip değip kalkıyor gölden öpücük alır gibi. Doğuştan yüzme biliyor gibi geliyor bana yüzmenin çaresizliğini yaşarken.
Ya yanındaki ota ne demeli! Sanki dereye kamış sokmuş, o sıcakta kana kana su içiyor gibi bakıyor bana. Ben ise bir an önce yüzmeyi öğrenmek istiyorum denize girmek için. Çabalar içinde çabasızlığın tedirginliğini yaşıyorum attığım her kulaçta; tabi kulaç dersen o harekete! Gölde yüzmeyi bilenlerin gururu yüzmeyi öğrenenlerin de çaresizliği köpüren suya karışıyor.
Hiçbir şeyi sonraya bırakmıyordum. Hala daha da öyleyim ya. O yaz öğrendim yüzmeyi Meksila Gölünde. Hacevera’nın çocukları Kazan gölünde, Maçka’da oturan çocuklar Mezbaha veya Santral gölünde öğrenmişlerdi yüzmeyi o yaz. Muhakkak bütün göllerinde yüzerdim o üç aylık yaz tatilinde. Maçka’ya gelişimde muhakkak babama kara lastik aldırırdım dereye girmek için. Çok rahat olurdu o taşlı derende.
En güzel yaylaları sende gördüm. Orman denizlerinde dolaştım bir okyanusta yüzer gibi. Zifin çiçekleri boy vermiştir şimdi, çayır basmıştır Paparza'yı! Kokusu gelmiştir Zoriya'dan esen rüzgarın! Kelebekler 'Hangi çiçeğe konsam?' diye havada uçuşup duruyordur çayırların üstünde! Şimdi yüzümü Zoriya'ya, başımı Dikilitaş'a, sırtımı da At Meydanına doğru dönmüş sessizliğin çığlığını duyuyorum. Ben bunları hayal ederken nasıl unuturum seni?
Biliyorum Kurtoğlu Çetesinin Paparza yaylasını basıp, insanları öldürüp ineklerini aldığını. Biliyorum bu çeteden kaçanların o ormanda günlerce saklandığını. O ormanda çeteyle vuruşanların kanının o ağaçların köklerine aktığını ve o ağaçların diğer ağaçlar gibi olmadığını rüzgara karşı duruşundan anlıyorum. Nasıl unuturum ben senin ormanlarını?
Bu baskınları haber vermeleri için bizimkilerin Dikilitaş ormanına gözcü koyduklarını biliyorum. O zamanki zorluğu senin nasıl yaşadığını biliyorum. Şimdi ben bunları nasıl unuturum? Rus işgalinde benim dedelerim Rus tren yolunu durdurmak için çete savaşı verip yapılan yolları söküp rayları bulunmaması için bu ormanlara sakladıklarını nasıl unuturum?
Hadi şimdi sen de düşün anılarını bak bakalım unutabilir misin Maçka’yı? Veya çocukluğunun geçtiği her neresiyse orayı unutabilirsin? İçinde her zaman bir şey kalıyor hatırladığında bir şeyler oluyor. Ömrüne çivilenmiş anılarını söküp atabilir misin? Yanar yanar yaşarsın anılarını dönmek istesen de artık geç. Ancak hayalinde yaşarsın!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.