GÜZELİM ŞEHİR TRABZON!
29 Aralık 2025, Pazartesi 11:28
Turhan EYÜBOĞLU
Artık bu şehirde çocukluğuna gitmek, o anıları tekrar yaşamak, gördüğün bir şeyden hayaller kurmak imkansız oldu. Bir düşünün ne çocukluğundaki mahalle kaldı ne de anılar biriktirdiğin yaşamdan eser! Yetmiş yılda şehri tanınmaz bir hale getirdik. Tarihi şehri geliştirip tarihi ortaya çıkaracağımıza tarihi yok ederek şehri tanınmaz bir hale soktuk.
4000 yıllık muhteşem tarihi geçmişiyle Roma ve Bizans dönemlerini yaşayan, Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği, Yavuz Sultan Selim'in valilik yaptığı, Kanuni Sultan Süleyman’ın doğduğu, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün üç kez ziyaret ettiği şehrimizde onlardan kalanlara bakarsanız bu şehri nasıl yok ettiğimizi daha iyi anlarsınız!
Kültür farklı bir şey, olmayınca da olmuyor. Ne yaparsan yap Trabzon Şehri tarihi boyunca geliştirdiği, nesillere aktardığı tarih bilgisini, değerlerini, inançlarını, geleneklerini, sanatını, dilini, yaşamını, kültürünü ve tarihi yapılarını korumada ne yazık ki başarılı olamadı. Sanki her gelen "Benden önce bu şehir yoktu; ben bir şeyler yapayım hevesiyle asıl mücevherleri yok edip ucube yapılar yapma cahilliğini ortaya koydu."
Nasıl mı? Çok ilginçtir ki şehri, yönetenler vasıtasıyla bu hale getirdik. Hani seçip şehrimizi yönetsinler ve korusunlar diye başa getirdiklerimizin hemen hemen hepsi bu şehri tanınmaz hale getirdi. Bizim göz bebeğimiz olan Türkiye futboluna baş kaldıran "İnsanlara yapamayacağız demeyin, başarırsınız yeter ki kendinize güvenin!" aşısını Türkiye’ye yapan Trabzonspor’un tarihini bile bir yeni yapı uğruna toprağa gömdük. Anadolu'da başarının emen taşı olan Avni Aker Stadını ve anılarını yerle bir ettik. Anıları ve tarihiyle yenileme yerine yok etmeyi seçtik.
Neyse ben bunu size anlatmayacaktım. Asıl Trabzon’un eski güzelliğini konumunu, görünüşünü, yapılanmasını, şehir ağaç yapısını ve yeşilliğini anlatan anlatımlar sunacaktım. Bakın geçmiş tarihte ne güzel anlatılmış Trabzon. İşte bu yapıyı koruyup geliştiremedik.
1869’da Trabzon’a gelen Théophile Deyrolle "Trabzon’dan Erzurum’a Seyahat" adlı yapıtında kentin görünüşünü şöyle anlatır: "Trabzon, deniz kenarı üzerine amfiteatr şeklinde kurulmuştur. Denizden görünüşü çok güzeldir. Deniz kenarında parlak renkleri ile pitoresk evler sıralanır. Arkalarında portakal ve zeytin ağaçları arasında yarı saklanmış diğer yapılar görünür. Yer yer, yeşillikler arasından zarif mermer sütunlara benzeyen minareler yükselir. Gülen ve iç açan bu tablo ile eski Trabzon Kalesi harabelerinin haşin çizgisini bir tezat vücuda getirir.
1950 yılının ekim ayında, eğitimci–yazar Kazım Nami Duru, vapurla gelip gezdiği Trabzon için şu satırları yazar: "Güzel Trabzon’un birbirine paralel caddeleri, uzun uzun gider; yeşil nar ağaçlı bahçelerle süslü, seller üzerine atılmış köprülerden geçerken durup o güzelim vadileri dakikalarca seyretmekten öyle mest olur ki insan..."
Behçet Kemal Çağlar ise aynı konuda şunları yazar: "Trabzon yeşilliğe boğulayazmış bir şehir. Derelerin içinde yeşillikten nefes alamayacağını anlayan evlerden bir kısmı yamaçlara, sırtlara kendilerini dar atmış gibiler… Yörüğe dağı ne ise, Trabzonlu’ya da dalgası odur."
Bazı çok akıllılar "Sen şehrin gelişmesini istemiyor musun?" diye akıllarından geçirebilirler. Bir hafta sonraki yazımda bu şehir nasıl korunur ve nasıl yapılanırı 1935 tarihinde Fransız Şehir plancı nasıl anlatmış onu aktaracağım.
Bizi idare edenlerin en büyük hatası gelişmeyi eskisi yıkılarak yapılır körlüğüne kapılması ve "Seçilmişsem ben her şeyi bilirim!" egosuna mahkûm olmalarıdır.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.